Kahramanmaraşspor’da tecrübeli golcü Şadi Çolak ile anlaşmaya varıldı.
Önümüzdeki sezon yeni vizyonu ile Spor Toto 3.Lig 2.Grupta şampiyonluk mücadelesi verecek olan temsilcimiz Kahramanmaraşspor’da tecrübeli golcü Şadi Çolak ile anlaşmaya varıldı. Geçtiğimiz yıl Kartalspor forması ile oynadığı maçlarda istenilen formu yakalayamayan 10 Şubat 1982 Kalkandere doğumlu olan Şadi Çolak, 1997 yılında Telekom’da başladığı futbol yaşantısına 1999 yılında transfer olduğu Çaykur Rize’de 2000’de profesyonel oldu. 17 yaşında yaptığı patlamayı profesyonel hayatında bir türlü yaşayamadı. Sırasıyla Çaykur, Şanlıurfa, Kırşehir, Mardin, Gaziantep Belediye, Ordu, Diyarbakır, Göztepe ve son olarak Kartalspor formaları giydi.
Şadi Çolak kimdir?
Şadi Çolak, 17 yaşında amatör kümede bir sezonda 130 gol atarak Guiness Rekorlar Kitabı'na girdi ve 5 bin dolar ödül kazandı. Üstelik 130 golün birini bile penaltıdan atmamıştı. Ancak her gittiği takımda bu rekor başına kakıldı ve "Hadi burada at da görelim" muamelesine maruz kaldı. Bu nedenle rekorundan rahatsız olduğunu ve bununla anılmak istemediğini söylüyor. Bir dönem Orduspor'daki performansıyla Lig A'nın en iyi forveti seçilen tecrübeli oyuncu Kahramanmaraşspor forması ile eski günlerine dönmek istiyor.
İşte kendi ağzından Şadi Çolak ve futbol hayatı..
Babam kasap. Genelde dükkânda babama yardım eder, fırsat buldukça da arkadaşlarla top oynardım. Sonra Kalkanderespor'da oynamaya başladım. Taşkın Güngör ve Menderes Eyüboğlu beni beğenmişler; onların sayesinde 16 yaşında 1. Amatör Küme takımlarından Çayspor'a geçtim. İlk sezonumda 68, ikinci sezonumda 130 gol attım ve gerisi geldi işte.
Rekor hep başıma kalkıldı
Çayspor'daki ilk sezonumda 16 yaşındaydım ve 68 gol kaydettim ama şampiyon olamadık. İkinci sezonumda 30 maçta 130 gol attım ve takım namaglup şampiyon olarak 3. Lig'e çıktı. Ben de Rizespor'a transfer oldum. Sonra Türkiye Gazetesi'nden birileri aradı ve gollerimi duyduklarını, Guinness Rekorlar Kitabı'na girmem gerektiğini söylediler. Zaten Amatör Küme'de resmi maçlar oynamıştım. Noterden onaylandı ve resmi belgeyle başvurumuzu yaptık. Onlar da araştırmalarını yaptıktan sonra rekorumu onayladı ve 5 bin dolar ödül alarak Guinness Rekorlar Kitabı'na girdim. Ama ben yine de bu şekilde gündeme gelmek istemiyorum. Rekorum başıma kakıldı.
Bizim insanlarımız çok küçük düşünüyor. "Kalede kaleci mi yoktu", ya da "Zaten amatör kümede atmış", "Amatörde 130 gol attın, profesyonel ligde at da görelim" gibi sözleri çok duydum. Bu laflara çok sinirleniyorum. Destek vermesi gereken insanlardan bu tip sözler duymak moralimi bozuyor. Kırdığım rekor her gittiğim takımda başıma kakıldı ve iyice rahatsızlık duymaya başladım. Düşünün işte, insan kendi rekorundan rahatsız olur mu?
Tam aranılan forvet
U18 Milli Takımı'nın 2000 yılında, Ağrı'da Azerbaycan'la oynadığı özel maçların kadrosuna davet edildim. O maçların ikisinde de oynadım. İlk maçta 46. dakikada oyuna girip iki gol atmıştım. Diğer iki golü de Hasan Kabze atmış ve maçı 4-1 kazanmıştık. İki gün sonra oynanan diğer maçta 62 dakika oyunda kaldım ve gol atamadım. Maç da 0-0 bitti. O maçların ardından Rizespor'dan Şanlıurfaspor'a kiralık gittim. Çok iyi bir sezon geçirdim ve 21 gol attım ama sanırım gözden uzak olduğum için fark edilemedim. Daha sonra Raşit Çetiner beni Ümit Milli Takım seçmelerine çağırdı. Hazırlık maçlarında sürekli "Tam aradığım forvetsin, A Milli Takım'a kadar yükseleceksin" diyordu ama nedense bir daha hiç çağrılmadım.
Sahada kendimi frenleyemiyorum
Benim özelliklerim,hırsım, agresifliğim ve yetişme tarzım. Bir de seyirci beni çok ateşliyor. Mesela bana bir faul yapılıyor ve hakem düdük çalmıyorsa, "Nasıl vermiyorsun, vermek zorundasın" diye bağırıyorum. Kendimi frenleyemiyorum. Tabii hakem de bana kart gösteriyor. Sonra düşünüyorum ve çok üzülüyorum ama iş işten geçmiş oluyor.
Tabii ki yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum. Bir santrforun bu kadar çok kart görmemesi gerek. Ama olaylar da biraz öyle cereyan etti. Lig A'da atmosfer çok farklı, sahada adeta bir harp var. Hak ettiğim kartları kabul ediyorum ama bazen öyle kartlar gördüm ki hiç suçum yoktu. İsmim çıkmış dokuza, inmiyor sekize. Ama ben her şeyde bir hayır olduğunu düşünüyorum.
İki ayağımda iyidir
İki ayağımı da iyi kullandığımı düşünüyorum. Ayrıca kafa toplarım çok iyi. Özellikle cepheden gelen toplara belden taymingli vuruşumun iyi olduğunu söylerler. Eksik gördüğüm ve geliştirmem gerektiğini düşündüğüm yanlarım ise çok top kaptırmam ve gördüğüm kartlardan da anlaşılacağı gibi agresif olmam.
En huzur veren şey sabah namazı
Bana en fazla huzur veren şey sabah namazını camide kılmak. Bundan büyük haz duyuyorum. Bir de belki komik gelecek ama hayatta yemediğim halde balık avlamasını çok severim. Saçmayla alabalık avlarım. Tuttuğum balıkları insanlara hediye etmek bana büyük mutluluk veriyor. Sahada çok agresif olmama rağmen günlük hayatta kolay kolay sinirlenmem. Benim problemim yalnızca saha içinde . Sadece küfüre dayanamam. Bana küfür edildiği zaman çileden çıkarım.
Futboldan sonra kasaplık
Futbolu bıraktıktan sonra memleketim Rize'de yaşamayı düşünüyorum. Babamın kasap dükkânında çalışırım herhalde. Gezmeyi de pek sevmem. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerden hoşlanmıyorum. Bu şehirlerde insanlığın kalmadığını düşünüyorum. Oysa küçük yerlerde insanlar her zaman birbirine yardımcı olur. Yani bir samimiyet vardır oralarda. Zaten Rize cennet gibi bir yer. Masmavi deniz, yemyeşil dağlar. Bir insan başka ne ister ki? Yalnız çok yağmur yağıyor. O da olmasa tam süper olacak.
Gökhan Dökücü
Bugün Gazetesi